13 Mart 2025 Perşembe
11 Mart 2025 Salı
varolmanın dayanılmaz hafifliği
bir doktor adam vardır. adam sistemi cok agır elestiren yazılar yazmakta ve bu sebeple sık sık bası belaya girmektedir. cok renkli bir ozel hayatı vardır. sevismeyi ve farklı farklı kadınları sever.
ressam bir kadın arkadası vardır. cok uzun yıllardır gorusur, biraz konusur, biraz sohbet eder, biraz sevisirler. cok ozel bir bagları vardır. ikisi de ozgurlukcu takılmakta, birbirlerine alan bırakmaktadırlar.
derken bir gun bir cafede kahve icen bizim doktor genc, toy ve guzel bir garson kızın dostoyevski okudugunu gorur barın arkasında. kızla sohbet etmeye baslar ve kıza vurulur. bu iliskilerinin baslangıcıdır.
kız entelektuel derinligi olan, toy yasına gore cok olgun ve akıllı bir kızdır.
sevismeye baslarlar.
-hayatı hafife almaya gucumuz yetmiyordu.
neden ressam kadınla degil de bizim toy garsonla kactı adamımız?
neden garson kızı secti?
aslında ressam kadın bizim toy garson ve fotografcı kıza pek cok acıdan o kadar benzer ki.. adeta garson ve fotografcı kız, ressam kadının erken gencligi gibidir.
hayatta her zaman cok net cevaplarımız yok..
ama bu uc insanın da cok farklı hukuklar kurup yasadıgı tartısmasız.
-sabrina thomas ı anlayan tek kadındı.
__________________________________
thomas-ı gotta go back home maybe ı will come back sometimes. -eve donmeliyim, belki bi ara tekrar gelirim
- theressa-why would u come here? its so boring. -neden buraya gelesin ki? burası cok sıkıcı.
-hımm.
-nobody reads here. nobody discuss anything. do u understand? -burda kimse okumuyor. burda kimse tartısmıyor. anlıyor musun?-
-yes. ı do. -evet, anlıyorum-
** -sabrina: sevismek senin icin sadece zevk mi? yoksa her kadının ayrı ozellikleriyle dunyasını kesfetmek mi?
**
-paris te ogrenciyken protestolara katılırdım. yerkure dunyanın daha iyi gitmesi icin bir yuruyus gibi gelirdi bana.
-sabrina: ben de. her yıl protestolara katılırdım.
**
-restoranı terk ettigimize kızdın mı?
-sabrina: bilakis. terk etmeyi severim.
**
-sabrina: kisilere, esyalara, canlılara, olaylara baglanmayı sevmem.
**
-sabrina: bir adamla tanıstım. akıllı, yakısıklı, iyi bir adam.
-thomas: senin adına sevindim.
-o senin gibi sapkamı sevmiyor.
-sapkan beni aglatacak.
**
-sabrina: iyi bir adamdı. belki kacmayı bırakmalıydım. ama gitmek istedim. sadece gitmek.
**
-theressa: bana defalarca anlattın. ask ayrı sey, seks ayrı sey. seks eglence. ama baska kadınlarla sevişmene katlanamıyorum. cok denedim. ama olmuyor.
**
-theressa: thomas, sana yardım etmem gerektigini biliyorum. ama edemiyorum. hayat senin icin cok hafif, benim icinse cok agır. bu hafiflige katlanamıyorum. prag da sana ask icin muhtactım. isvicre de her seyimle sana muhtacım. beni terk edersen ne yaparım? gidiyorum. gucsuzler ulkesine geri donuyorum. kopegin karenin ı yanıma aldım. ozur dilerim.
**
-thomas: o belgeyi imzalarsam herkes mutlu olacak sanki.
-theressa: herkes mutlu olacak ama ben haric.
**
-theressa: gitmek istiyorum. gitmek.
-thomas: prag daydık. gitmek istedin. isvicre deydik. gitmek istedin. simdi yine gitmemizi istiyorsun. seni anlamıyorum.
**
-theressa: thomas, ne dusunuyorsun?
-thomas: ne kadar mutlu oldugumu dusunuyorum.
____________________________________
-sabrina thomas ı anlayan tek kadındı. ---
kabuk adam
aslı erdogan ın 28 yasında yazdıgı ilk romanı.
-gel yabani, gor halimi. alem bana, ben sana deli.
kahramanımız olan esas kadın karayiplerin st croix adasında gitmistir. esasen fizikcidir.
derken gozune deniz kabuklu kolyesiyle bir yabani yerli takılır. onunla konusmaya calısır:
-tony: ben tony. bana burda kabuk adam derler. deniz kabuklarından kolyeler satarım. ilk defa bir beyaz kadın benimle konusuyor. al bu kabukları, benim sana hediyem olsun. sen benle konustun.
-esas kadın: bunları alamam.
-tony: benden kabukları satın alabiliyorsun. ama benden hediye kabul edecek kadar bana guvenmiyorsun oyle mi? hadi al. benle konusan ilk beyaz kadınsın, bunun serefine hediye etmek istedim.
**
gercekten bazen yalnızlıgımızla o kadar kabuklar ormus oluyoruz ki saf niyetlerle bize geleni bile tehlike olarak goruyoruz.
bize icini acan ilk kendini bilmezi, katledip, tum omru bu vicdan azabıyla geciriyoruz.
**
esas kadın hayatı calısmak olmus bir kadındır. ama bir taraftan cok yalnız ve cok mutsuzdur. tony ile konusmak ona yeni bir dunyanın kapısını aralar:
-tony bir kahin gibiydi. sorular soruyor, cevapları kendimin bulmasını saglıyordu.
**
tony ve esas kadın arasında cinsel bir gerilim vardır. ama dokunmazlar birbirlerine:
-arzu bastırılabilir ama unutulmaz.
**
tony ile konusmak ve vakit gecirmek esas kadınımızın icsel yolculuguna donusur.
ondan korkar, onu sever, ondan kacar ve en son onun pesine duser.
**
-belki hindistancevizlerinin altında bir adam cigarasını tutturuyor, ve bir beyaz kadınla gecirdigi birkac gunluk masalı hatırlıyordur.
**
deniz kabukları. sehre getirilebilecek en guzel hatıra.
sehirde her nefes almak istediginde o kabuklara bak, olur mu? sana denizi ve gunesi getirirler.
çalıkuşu
calıkusu agaclardan inmeyen haseri bir kız cocugudur.
uzak akrabası kamuran a satasıp durmaktadır.
derken gel zaman git zaman fusun daimi yatılı olarak bir fransız lisesi ne gider.
sık sık kamuran onu ziyarete gelmektedir.
ve bir gun kamuran calıkusu na evlenme teklif eder.
calıkusu kabul eder.
ama bir kadın gelir, kamuran ın ask yasadıgı bir avrupada yasayan kadından mektup getirir.
aldatılmanın uzuntusuyle calıkusu cok uzulur ve kamuran ı terk eder.
liseyi bitirir. ogretmen olarak atanır ve gezmeye baslar. burada idealist calıkusunun gerici memlekette yasadıgı zorlukları, yerine gore gerici zihniyetle, yerine gore cok zor sartlarla sınanmasını goruruz.
bir gun zengin bir yaslı adamla evlenir ama aslında halen kamuran ı ozlemektedir.
adam kanserden vefat eder.
ve bir gun sehre dondugunde kamuran onu bulur. askını itiraf eder. asıklar sonunda kavusur, gokten uc elma duser.
masumiyet müzesi
kemal iyi bir aileden gelen bir patrondur. fransa da egitim gormus, yine iyi bir aileden gelen sibel ile nisanlıdır. evliliginden cok umutludur, sibel le mutlu olacagını dusunmektedir. derken sibel e bir canta almak icin girdigi magzada cocukluktan tanıdıgı uzak akrabası fusun la karsılasır. fusun guzellik yarısmasına girecek kadar guzel bir kadın olmustur. fusun un guzelliginden buyulenen kemal allem eder kallem eder, gizli gizli fusunla merhamet aparatmanında bulusmaya baslar. bir taraftan sibel ile nisan hazırlıkları devam etmektedir. kemal ne yaptıgını pek dusunmemektedir, yoksul ama dunya guzeli fusan a asık olmustur. derken sibel e nisanlandıkları gun fusun ortadan kaybolur. fusun a bir turlu ulasamaz. kemal yataklara dusecek kadar hastalanır fusun un yoklugunda. sibel zamanla bu problemi cozeceklerine inanmaktadır. ama kemal fusun u unutamaz. sibel kemal den ayrılır. fusun un pesine duser kemal. bulur. ulasır. fusun evlenmistir. fusun un bosanıp onla evlenmesini istese de fusun pas vermez. derken fusun un kocasının bir film projesinde aktrisle yakınlasmasını fırsat bilen kemal fusun a acılır ve fusun kabul eder. ben kitabı burada bitirdim. benim icin kitap boyle bitti. sonunda asıklar kavusur, gokten uc elma duser.
-hayatımın en mutlu anıymıs, bilmiyordum.
kemal- fusun la ilk sevismesinden sonra
kafamda bir tuhaflık
orhan pamuk un 2014 yılında cıkan romanı.
benim icin masumiyet muzesi nezhimde pamuk un birinci romanıysa kafamda bir tuhaflık ikinci romanıdır:
mevlut istanbul a goc etmis, egitimini yarım bırakmıs, yorgurtculuk, pilavcılık, guvenlik gorevlisi, bozacılık gibi pek cok isi yapmıs bir adamdır. kucuk bir kazancı, kucuk mutevazı bir hayatı vardır.
bir dugunde dunyalar guzel bir kızın gozlerine vururlur.
ona mektuplar yazmaya baslar. mektuplarına cevaplar gelir.
ve bir gun kızı kacırır.
yalnız kızı kacırırken fark eder ki bu gozlerine asık oldugu kız degildir. o semiha nın gozlerine asık olmustur, kacırdıgı kardesi reyiha dır.
gel zaman git zaman evlendigi rehiya ya alısır, onu cok cok sever. hayatta el ele nice badire atlatır, hep birbirlerine destek olurlar. ve cok severler.
mevlut kafasında bir tuhaflık oldugunu, hep yalnız bir adam oldugunu soyler durur.
semiha yı sevmis, rayiha ile evlenmistir.
o yazdıgı mektuplara cevap yazan rehiya dır. ama mevlut mektupları semiha ya yazmıstır.
gel zaman git zaman rehiya mektupların semiha ya yazıldıgını ogrenir, uzuntuden yataklara duser ve ucuncu gebeligi sırasında vefat eder.
mevlut herkes gittikten sonra mezarının basından eski esinin ayrılmaz.
kader bu ya mevlut o cok hasretinde uyudugu semiha ile ikinci bir sansı bulur ve evlenir.
ama sunu soyleyecek bir adamdır: ben bu hayatta en cok rehiya yı sevdim..
yeni hayat
10 Mart 2025 Pazartesi
mart menekşeleri
zorla nazilere katılmak zorunda kalanlara mart menekseleri denirdi.adını buradan alan kitap sarah jio nün liberty journal ödülünü de alan ilk kitabı.
geçmişle şimdiki zamanın iç içe geçtiği harika bir kurgu.
esas kahraminimizi kocası başka bir kadına aşık oldum diye terkeder. bosanirlar.
esas kadınınız büyük teyzesinin olduğu bir adaya kafasını dinlemek için gider.
orada anneannesi bir günlüğünü bulur ve okumaya başlar.
bir taraftan adada jack ile aşk yaşamaya başlarlar.
anneanne bir adamla büyük aşk yaşamaktadır ama yersiz bir kiskaclikla nişanı atar. başkasıyla evlenir. sonra bu başkasını aşık olduğu adamla aldatıp hamile kalır. herkesi terk edip sırra kalem basar ve dünyayı gezmeye başlar.
-buyuk aşklar zamana, kalp ağrısına ve mesafelere meydan okur. her şey kaybedilmiş gibi gözükse de gerçek aşklar yaşamaya devam eder.
anneannemin hikayesi doğruyu yanlışı sorgulatir okuyucuya:
-ask zorla tomurcuk vermesini istediğin bir sera çiçeği değil. aşk yol kenarında beklenmedik şekilde açan çiçek.
velhasi esas kadinimizi başka kadın için terk eden koca da geri döner. barışmak ister.
esas kadın der ki öyle her istediğini kafana göre yapamazsın, barismiyorum.
jackle yoluna devam eder.
çok sürükleyici, keyifli bir kitap.
insan neyle yaşar
benim en sevdiğim tolstoy öyküsüdür.
karlı ve soğuk bir gündür. adam gece geç vakitte eve dönmektedir. derken yolda duvar dibinde donmakta olan çıplak bir adam görür. kıyamaz, adamı evine götürür. ona kıyafet verir. karısına yemek hazirlatir. sokakta buldukları adam hiç konusmamaktadir. dilsiz olduğunu düşünürler. ona sıcak bir yatak verirler. herkes uyur. evin sahibi ayakkabı tamircisidir. ısı buldukları adama öğretir. adam çok yeteneklidir, çok güzel işler çıkartır. ayakkabısının adamla beraber işleri çok açılır. evde bolluk olur.
böyle bir sene geçer.
bir gün eve bir adam gelir. o tanrıdır. aslinda sokakta bulunan adam melekmis ama tanrıyı yaptığı bir yanlışla kizdirmis, tanrı onu dünyaya sürmüş. ama bir senedir evde ne kadar iyilikler yaptığını görünce tanrı meleği affeder ve onu yanına geri alır. ve ayakkabıcı karlı günde donmakta olan bir adamı iyilikle evine aldığı için ödüllendirilmiştir bu süreçte.
iyilik yap, iyilik bul!
ve bu hayatta soğukta donmakta olan bir evsizin bile nasıl bir cevher olduğunu asla bilemezsin.
very far away from anywhere else
ursula k. le guin kitabı.
9 Mart 2025 Pazar
atuan mezarlari
-ogrenmeye basladigi sey aslinda ozgurlugun yukuydu. Ozgurluk agir bir yuktur, ruhun yuklenmesi gereken buyuk bir sorumluluk. Kolay degildir. Verilen bir armagan degil, yapilan zor bir secimdir. Yol yukari, isiga da cikabilir ama yolcu hic oraya varmayabilir de.
Genc kiz adamin koluna girer. El ele kacarlar. Bu yolculuklarinin baslangicidir. Yolculuklarinin ortasinda kiz sorar:
-denizin karsisina gectigimizde de benle olacaksin, degil mi?
-orada artik bana ihtiyacin olmayacak.
Butun ilk ciftlere ufak bir hediye..
Ursula dan.